DÜNYA HAYATI, TEVBE VE TESLİMİYET:
Yeryüzünde yaradılmış bütün canlılar ,doğar,yaşar ve ölürler.Ölümdendiğinde hepimizin gözleri önünde olan bu olay sanki bize daha gelmeyecek gibi hissettirmeyecek kadar aşikardır.Yaşamışızdır, bir akrabamızın,arkadaşımızın,veya haberdar olduğumuz birisinin daha dün birlikte muhabbet edipte ertesi gün onun ölüm haberini aldığımızda neler yaşadığımızı herbirimiz çok iyi biliriz.Bu yaşadıklarımız aslında bizlere kendimizin birebir anlatımıdır,her an gelebilirin.Peki bu ölümlü dünyada neden varız ?neden herbirimiz ayrı,ayrı yerlerde yaradıldık?Aslında herbirimiz bugibi sorularla muhatap olmuşuzdur ve hepimiz bu konuda mutlaka bilgi sahibiyiz yani boş değiliz.. Ben,sen ,o, Terzi celal, başbakan tayyib erdoğan,veya rusbaşkanı vilademir putin veya aynı apartmanda oturduğumuz üst kat komşum.Bu saydıklarım benim çağımda ,aynı dönemde yaşayıp dolaylı yollarla bilgi sahibi olduklarımdır.Birde benden önce yaşayıp ölmüş insanlar var ve yine bunlarda dolaylı yolllarla haberdar olduklarım. Yaşam ve ölüm hakkında ben neler söyleyebliyorsam benden öncekiler ve aynı çağda yaşadığım insanlarda aynı sözleri edebilmekteler.Peki. aynı cümleleri kurabildiğimiz halde neden benim doğru dediğime tayyib veya üst komşum yalnış demekteler ?oysaki dünyanın ve insanın yaradılışı ,yaradanın bir tek Allah olduğunu söylüyorlardı. Bana yalnışssın diyenler bu güçlerini nereden alıyorlar? başbakan oluşundanmı? hoca oluşundanmı? benden büyük oluşundanmı? annem veya babam oluşlarındanmı? yoksa bu dünya denilen yerde her birimizin ayrı,ayrı denendiğimizden, imtihan olduğumuzdanmıydı? doğaldır ki.imtihan, her anımızla oluyor,sadece sıkıntı zamanında değil.İmtihan insanın yaşamı içerisindeki bütün hali,yapıp ettikleriyle ,hayata verdiği anlamıyla kazanmış olduğu neticesi,kimliğidir. Bu dünya hayatında insanlar arasındaki düşünce ayrılığı insanın hayatına, Allaha ve ahirete verdiği anlamlara göre değişir.Annemin,babamın, toplumumun bana sen yalnışssın demelerinin sebebi :hoşlarına giden hayatı yaşamaya kararlı olduklarından ve Allaha inanmamalarından dolayıdır. Oysa yağan her yağmur, kuru iken yeşeren ağaç,doğan her çocuk, sabahları dünyamızı aydınlatan ve ısıtan güneş, gece olunca karanlıklarda gök kubbeyi süsleyen ay ve yıldızlar, esen rüzgarlar her insana doğruluğun sesini duyurur. Tabii ki insan inat etmez ,gözünü,kulağını, gönlünü bu olaylara odaklarsa duyduğu seslerin yankısı kendisine doğruluktan başka yansımayacaktır. İnsan imtihan sebebi olarak bulunduğu halden, kendisinin hakedişleri olarak vardığı halden vazgeçmesi kolay olmayacaktır.Çünkü zamanında duyması gerekenleri duymazlıktan gelip hırslarının peşinden giderek bir mağlubiyeti haketmiştir.Muhakkakki insan neyi,neleri, ve kimleri isterse yaradanda o yolları ona kolaylaştırır.Elindeki, kucağındaki bebeğine olan sevgisine merhametine rağmen karnındaki bebeğini öldürebilme düşüncesini haketmek, ebedi ahiretini, hayallerine ,güzel kalmasına ,o bebeğin kendi işlerini bozacağını zannederek ,aslında kendisini ebedi bir rezilliğe ,ateşe götürecek bir iş olduğunu düşünmeksizin yapabilmektedirler. ve kendisini getirdiği bir hal ve sonucudur bu hal.Muhakkak insan kendisi isteyerek ve hakederek ulaşır bu hallere.Böyle kötülük yapabilir,normal görebilir hale gelmek hiçte kolay değildir.doğaldır ki, bu halinden dönmek vazgeçebilmekte o insana kolay olmayacaktır.Çünkü adım,adım bir yaşamışlıkla varmıştır o noktaya. Düşünün: ben bir terziyim, birisi bana kendisine bir gömlek dikmem için bir kumaş vermiş ve ben başlamışım kumaşı kesip dikmeye.Gömlek dikilip bitmiş ve ütüsü yapılırken ütüyü yapan kişi: USTAA bu gömleğin kolunun rengi beden rengiyle ters dikilmiş diyor.. bende ne diyorsun oğlum sen !kaç günlük ütücülüğün varda bileceksin, senmi bileceksin benmi ?kes bakayım işne bak, diyerek müstağnileşen biriyle,..Nasıl olur , ben nasıl yapabilirim bu hatayı,nerede hata yapmış olabilirm,ihtiyarlıktan az görmeye başlayan gözlerimdenmi? yoksa kumaşmı hatalı? oysaki kumaş benim isteğime itaat edip gömlek şeklini almıştıda üzerindeki renk uyumsuzluklarıyla diken ustanın nasıl biri olduğunuda saklamıyordu. Oysaki kumaşın doğru olan bir yüzü vardı,ben dikerken her adımda o doğru olan yüzü örnek almış olsaydım bu uyumsuzluk olurmuydu ?demekki :yılların brikimi, ustalık ,tecrübe sürekli olarak uyanık olmayı gerektirmekte ki: böyle bir sonucu hakeden biri olmayayım. Şimdi sıra renk uyumsuzluklarını gidermenin yoluna bakmada. Sahibi gömlek için acele etmekte.Evet gömleğin kolu sökülmesi gerekiyor.çarçabuk bitirdiğim bir işi tekrardan tek,tek zorlu bir uğraşı ile sökmem gerekmekte.Hemde fücurumun bana sıkıntı fısıldamasına rağmen. Ustalığım,tecrübelerime rağmen bu işi başarabilmem gerekmekte.Çünkü etrafımdaki etkileşim ile bu hale geldiysem şimdi tek başıma dişim, tırnağımla, göz nurum, mesaimle bu işi başarmam gerekmekte. DİYEN BİRİYLE DİĞERİNİN HALİ ,TUTUMU, TARZI HAKEDİŞİ AYNIMI ? İnsan yeterki yaptığı işin yaşadığı hayatın , kuranla,peygamberle, kitaplarla, doğru insanlarla ahengini yaklamaya karar versin ve gayret etsin. Tevbeleri kabul eden Allahında onun işlerini kolaylaştırdığını
Yeryüzünde yaradılmış bütün canlılar ,doğar,yaşar ve ölürler.Ölümdendiğinde hepimizin gözleri önünde olan bu olay sanki bize daha gelmeyecek gibi hissettirmeyecek kadar aşikardır.Yaşamışızdır, bir akrabamızın,arkadaşımızın,veya haberdar olduğumuz birisinin daha dün birlikte muhabbet edipte ertesi gün onun ölüm haberini aldığımızda neler yaşadığımızı herbirimiz çok iyi biliriz.Bu yaşadıklarımız aslında bizlere kendimizin birebir anlatımıdır,her an gelebilirin.Peki bu ölümlü dünyada neden varız ?neden herbirimiz ayrı,ayrı yerlerde yaradıldık?Aslında herbirimiz bugibi sorularla muhatap olmuşuzdur ve hepimiz bu konuda mutlaka bilgi sahibiyiz yani boş değiliz.. Ben,sen ,o, Terzi celal, başbakan tayyib erdoğan,veya rusbaşkanı vilademir putin veya aynı apartmanda oturduğumuz üst kat komşum.Bu saydıklarım benim çağımda ,aynı dönemde yaşayıp dolaylı yollarla bilgi sahibi olduklarımdır.Birde benden önce yaşayıp ölmüş insanlar var ve yine bunlarda dolaylı yolllarla haberdar olduklarım. Yaşam ve ölüm hakkında ben neler söyleyebliyorsam benden öncekiler ve aynı çağda yaşadığım insanlarda aynı sözleri edebilmekteler.Peki. aynı cümleleri kurabildiğimiz halde neden benim doğru dediğime tayyib veya üst komşum yalnış demekteler ?oysaki dünyanın ve insanın yaradılışı ,yaradanın bir tek Allah olduğunu söylüyorlardı. Bana yalnışssın diyenler bu güçlerini nereden alıyorlar? başbakan oluşundanmı? hoca oluşundanmı? benden büyük oluşundanmı? annem veya babam oluşlarındanmı? yoksa bu dünya denilen yerde her birimizin ayrı,ayrı denendiğimizden, imtihan olduğumuzdanmıydı? doğaldır ki.imtihan, her anımızla oluyor,sadece sıkıntı zamanında değil.İmtihan insanın yaşamı içerisindeki bütün hali,yapıp ettikleriyle ,hayata verdiği anlamıyla kazanmış olduğu neticesi,kimliğidir. Bu dünya hayatında insanlar arasındaki düşünce ayrılığı insanın hayatına, Allaha ve ahirete verdiği anlamlara göre değişir.Annemin,babamın, toplumumun bana sen yalnışssın demelerinin sebebi :hoşlarına giden hayatı yaşamaya kararlı olduklarından ve Allaha inanmamalarından dolayıdır. Oysa yağan her yağmur, kuru iken yeşeren ağaç,doğan her çocuk, sabahları dünyamızı aydınlatan ve ısıtan güneş, gece olunca karanlıklarda gök kubbeyi süsleyen ay ve yıldızlar, esen rüzgarlar her insana doğruluğun sesini duyurur. Tabii ki insan inat etmez ,gözünü,kulağını, gönlünü bu olaylara odaklarsa duyduğu seslerin yankısı kendisine doğruluktan başka yansımayacaktır. İnsan imtihan sebebi olarak bulunduğu halden, kendisinin hakedişleri olarak vardığı halden vazgeçmesi kolay olmayacaktır.Çünkü zamanında duyması gerekenleri duymazlıktan gelip hırslarının peşinden giderek bir mağlubiyeti haketmiştir.Muhakkakki insan neyi,neleri, ve kimleri isterse yaradanda o yolları ona kolaylaştırır.Elindeki, kucağındaki bebeğine olan sevgisine merhametine rağmen karnındaki bebeğini öldürebilme düşüncesini haketmek, ebedi ahiretini, hayallerine ,güzel kalmasına ,o bebeğin kendi işlerini bozacağını zannederek ,aslında kendisini ebedi bir rezilliğe ,ateşe götürecek bir iş olduğunu düşünmeksizin yapabilmektedirler. ve kendisini getirdiği bir hal ve sonucudur bu hal.Muhakkak insan kendisi isteyerek ve hakederek ulaşır bu hallere.Böyle kötülük yapabilir,normal görebilir hale gelmek hiçte kolay değildir.doğaldır ki, bu halinden dönmek vazgeçebilmekte o insana kolay olmayacaktır.Çünkü adım,adım bir yaşamışlıkla varmıştır o noktaya. Düşünün: ben bir terziyim, birisi bana kendisine bir gömlek dikmem için bir kumaş vermiş ve ben başlamışım kumaşı kesip dikmeye.Gömlek dikilip bitmiş ve ütüsü yapılırken ütüyü yapan kişi: USTAA bu gömleğin kolunun rengi beden rengiyle ters dikilmiş diyor.. bende ne diyorsun oğlum sen !kaç günlük ütücülüğün varda bileceksin, senmi bileceksin benmi ?kes bakayım işne bak, diyerek müstağnileşen biriyle,..Nasıl olur , ben nasıl yapabilirim bu hatayı,nerede hata yapmış olabilirm,ihtiyarlıktan az görmeye başlayan gözlerimdenmi? yoksa kumaşmı hatalı? oysaki kumaş benim isteğime itaat edip gömlek şeklini almıştıda üzerindeki renk uyumsuzluklarıyla diken ustanın nasıl biri olduğunuda saklamıyordu. Oysaki kumaşın doğru olan bir yüzü vardı,ben dikerken her adımda o doğru olan yüzü örnek almış olsaydım bu uyumsuzluk olurmuydu ?demekki :yılların brikimi, ustalık ,tecrübe sürekli olarak uyanık olmayı gerektirmekte ki: böyle bir sonucu hakeden biri olmayayım. Şimdi sıra renk uyumsuzluklarını gidermenin yoluna bakmada. Sahibi gömlek için acele etmekte.Evet gömleğin kolu sökülmesi gerekiyor.çarçabuk bitirdiğim bir işi tekrardan tek,tek zorlu bir uğraşı ile sökmem gerekmekte.Hemde fücurumun bana sıkıntı fısıldamasına rağmen. Ustalığım,tecrübelerime rağmen bu işi başarabilmem gerekmekte.Çünkü etrafımdaki etkileşim ile bu hale geldiysem şimdi tek başıma dişim, tırnağımla, göz nurum, mesaimle bu işi başarmam gerekmekte. DİYEN BİRİYLE DİĞERİNİN HALİ ,TUTUMU, TARZI HAKEDİŞİ AYNIMI ? İnsan yeterki yaptığı işin yaşadığı hayatın , kuranla,peygamberle, kitaplarla, doğru insanlarla ahengini yaklamaya karar versin ve gayret etsin. Tevbeleri kabul eden Allahında onun işlerini kolaylaştırdığını